3 Ekim 2013 Perşembe

ben...

     Neresinden tutsam elimde kalıyor derler ya, bazen tutacak hiç bir şey bulamamak daha kötü.. yalnızlığı seviyorum yalanının ardında yalnız bırakılmışlığımı  susturmaya çalışıyor olabilir miyim. öyle kallavi laflar büyük sözler bilmiyorum ben. sadece şu sıralar bir mutsuzluk hali var üstümde. kendimi sorgulamaktan,konuşmaktan bile yorulmuşum ya da bıkmışım ki uzak duruyorum. kendimi seviyorum bu öyle birşey değil. bu artık ne yapacağımı,nereye gideceğimi bağıra bağıra söyleme ve kendime duyurma savaşım.. biraz kayıp gibiyim. ama ne ramak ne bulmak istemiyorum kendimi. çok fazla yüküm vardı çocukluğumdan taşıdığım,çoğunu bıraktım büyürken zenginlerin kapısına,cami avlularına,karakol önlerine. acılar taşınması ağır yükler,tecrübeler hepsi benim yaşım,yıllarım zaten. neler sığabilir bilmiyorum ömre ama ben sığdırmaya değil biraz ferah bir ömür için boşaltmaya çalışıyorum...
   umutsuz değilim ya da karamsar. sadece ışıkları kapalı tutuyorum biraz karanlık. kendim öyle istiyorum aslında. meğer ne erkenmiş çoğu şeye ne acele etmişim. geç kalmak lazımmış bazen.. bekletmek gerekiyormuş herşeyi herkesi. ne öğrettilerse yapmalıyım sevdasından hep erken varmışım. geç kalacağım korkusuyla kimbilir neleri görmeden geçmiş,neleri kaçırmışım. sevin beni diye haykırmak isterken buna ihtiyacım varken seni seviyorum demişim hep. bu güzel,sevmek,sevebiliyor olmak. ama sevmek bazen yetmiyor işte. koşarak oynayarak ve bolca uyuyarak geçirdiğimiz çocukluğumuzu hala tadı damağımızda anlatırken,koşmayı bırakın yerimizden kalkmadığımız şimdiki hayatlarımızda o kadar uyumazken ve hatta oyun bile oynamıyorken niye tat alarak yaşayamıyoruz. niye herşeyi istiyor ama aslında ne istediğimizi bilmiyoruz. hatalarımızdan utanıyor, kimse bilmesin istiyoruz yüzleşmek değil kırıp aynayı halı altına süpürmek tek yaptığımız. çok mu erken büyüyor çok mu erken yaşlanıyoruz. yoksa çok mu geç kaldık çoğu şeye.
   kendimle konuşmayı özlüyorum bazen.. bu cümleler kendime sadece.. sadece sana...
   

20 Eylül 2013 Cuma

DİADERMİNE LİFT CONCEALER

Tekrar merhabaa::)
   Yavaş yavaş soğumaya başladı havalar sonbahar kendisini hafiften göstermeye başladı demeyi çok isterdim ancak bir Eskişehirli olarak çoktan sonbahara girdiğimizi bilmenizi isterim. Öyle hafiften değil bodoslama:) Hırkasız sokağa çıkamayacağınız,geceleri yorgansız yatamayacağınız gerçek bir sonbahar işte:)
   Neyse kış geliyor işte istesek de istemesek de..
   Bugün Garnierin göz altı rollonundan sonra en sevdiğim,hatta Garnierden bile çok sevdiğim bir roll-on dan bahsedeceğim, Diadermine lift concealer..
    Oldukça örtücü bir yapıda, diğer çoğu roll-on gibi değil. aynı zamanda aydınlatıcı.Sıkılaştırıcı özelliği sayesinde yorgunluk izlerini yok ediyor. Mor- koyu halkaları başarılı bir şekilde kapatıyor.

  8 saate kadar kalıcı gerçekten,bizzat sürdüm denedim:) Kullanımı çok kolay,taşınması rahat ve paketi göz alıcı... Ben çok memnum kaldım,bi deneyin derim.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Herkese merhaba:)
    Hesaplı ve kaliteli markaların ürünlerini kullanmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Hem daha rahat bulunuyor,hem her bütçeye uygun oluyor,hem de verdiğiniz paranın kat kat fazlasını hak ediyorlar. Golden Rose markasının bazı ürünleri de aynen böyle. Bugün Golden Rose renkli eye-linerlarından bahsedeceğim size.

     Bende 4 rengi bulunmakta,en azından şimdilik. Oldukça parlak,canlı ve güzel renkler. Kalıcılıkları son derece iyi. Sürdükten sonra kurumasını bekleyin yine de yoksa üst kısımlara bulaşma yapabilir. Renkli makyaj yapmak istediğiniz günlerde sizi kurtaracak ve daha canlı gözlere sahip olmanızı sağlayacaklar.
 Renkleri ürün ambalajlarıyla aynı gördüğünüz gibi. Lila tonlarda bir farla mor rengi,su yeşili bir farla yeşil rengi,gök mavisi bir farla koyu maviyi,ve şampanya-açık pembe bir farla da açık maviyi kullanabilirsiniz. Bunlar sadece yapabileceklerinizin bazıları,nacizane tavsiyelerim işte:)
   Eyelinerın kullanmayı seviyor ama hep siyah hep kahve olmasından sıkılıyorsanız birçok farklı rengiyle Golden Rose renkli eyelinerlara bir bakın derim:)
  İyi haftasonları herkese:)))

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Merhabaa:)
Bugün bayılarak kullandığım ve youtube kanalımda da sözü geçen harikulade aydınlatıcı Benefit Watt's up aydınlatıcıdan bahsedeceğim. 


  Gerçekten müthiş bir ürün,şampanya tonunda bir aydınlatıcı,kalıcı,parlaklığı dozunda,yaymak ve kullanmak çok kolay. Ürünü yaymam için mutlaka kendi fırçasını kullanmalısınız. Resmen Watt's up a özel yapılmış,doğal görüntünün yardımcılarından biri.

   
   Bildiğiniz gibi likit ürün üstüne likit,pudra ürün üstüne pudra kullanmak lazım. Ancak bu kural watt's up için geçerli değil,ister fondöten üstüne,ister pudra üstüne isterseniz direkt cilt üzerine kullanabilirsiniz. Diğer toz aydınlatıcılar gibi dağılıp uçup gitmiyor,likit aydınlatıcılar gibi de kalıp halinde durmuyor.
üst kısımda yayılmamış hali,alt ısımda da yayıldıktan sonraki hali var.
  Biz kendisiyle aşk yaşamaktayız,bayılarak kullandığımı bir kez daha belirtmek isterim. Sephora mağazalarından alabilirsiniz. Benefit in çoğu ürünü gibi bu ürünü de paranızın karşılığını fazlasıyla karşılayacak,emin olabilirsiniz.

23 Ağustos 2013 Cuma

merhaba herkese:)
Bayramdı tatildi derken blog bayağı bir öksüz kaldı ama artık düzene girecek!!:)
    Bugün Gratis indirimi sırasında 12,00 TL ye düşen çok güzel ve kullanışlı bir paletten bahsedeceğim. Çok ucuz olduğu bir gerçek,ancak kalitesi hiçte ucuz değil. Verdiğim paraya karşılık düşük bir performans beklediğim palet,oldukça pigmentli,kalıcı ve kullanışlı çıkınca mutlu olup sizinle de paylaşmak istedim. hala var gidin alın hiç vakit kaybetmeden:) 



   Bir kere makyaj yaparken ihtiyaç duyacağınız tüm malzemeler tek bir palette.(likit ürünler hariç) Renkler çok doğal,her kombininize uyacak  bir renk mutlaka var. Rujları kolay sürülüyor,kalıcı ve duruşu çok kaliteli. Farları ve pudra ürünleri yine aynı şekilde bir renk olmazsa diğer renk mutlaka işinizi görür. 
Gratislerde bulabilirsiniz.


Makyaja yeni başladıysanız ve çok para vermeden bir çok ürüne sahip olmak istiyorsanız casuelle set tam size göre. 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Herkese merhaba:)
Bayram öncesi iş temposu inanılmaz arttı o yüzden ne kanalıma ne bloguma fazla zaman ayıramıyorum. Bir sürü video çektim yayınlanmayı bekliyorlar. Bayram sonrası bolca videoya hazır olun:)
   Bugün çok sevdiğim missha markasının çok severek kullandığım fırçalarından bahsedeceğim. Hem hesaplı hem de çok kaliteli ve kullanışlı. Seyahat boy diye tarif edilen boylarda tüm fırçaları,ama ben çok rahat ediyorum kullanırken.
Çantasıyla geliyor ve taşımak daha da kolaylaşıyor.

   Tek tek alma şansınızın olduğu gibi bir set halinde de alabilirsiniz. Ben tekli halde fondöten fırçasından 2 tane aldım,bir de set halinde bu güzelliği aldım.
Fondöten fırçasına bayılıyorum. Allık fırçasını henüz denemedim ama yumuşacık. 

   Kılları asla dökülme yapmıyor,ürün emmiyor ve fiyatlarıyla cebinizi yakmıyor. malumunuz piyasada ki iyi fırçaların hepsi yüksek fiyatlı. 
Bir makyajda ihtiyaç duyacağınız tüm fırçalar var. Ruj,eyeliner,far,kaş.. Bir bakın derim

   iyi iş çıkarsın,diğer pahalı markaar gibi bir sonuç elde edeyim ama çok para vermeyeyim diyorsanız kesinlikle doğru adres burası. www.misshashop.net Yalnızca fırçaları değil,BB kremleri,bazları ve rujları da bir harika.
Müthiş rujlar. Sanırım 6-7 tane rengi var bende,renk seçeneği oldukça geniş.
Bir sonraki yazı rujlarıyla ilgili olur belki:) Şimdilik hoşçakalın....

2 Ağustos 2013 Cuma

merhaba:)
Her gün sevdiğim ürünlerden bahsedecek değilim ya, bugün de alıp da pek sevmediğim bir renkli kozmetik olan The Balm ın gloss ve rujlarından konuşalım. Çoğunuz gibi bende The Balm markasının çoğu ürününe bayılıyorum. özellikle far paletleri ve renkli nemlendiricisine. Ancak gloss ve ruju bende hayal kırıklığı yarattı.
İlk glossunu aldım sonra belki sıkıntı glosstadır diye birde rujunu. Glossun yapısı yapış yapış değil,gayet parlak ve kalıcı. Zaten sorunum kalitelerinden ziyade dudakta oluşturduğu garip yanma ve giyabında uyuşma.
Belki ilk kullanıma özgüdür diye defalarca denedim ama nafile,başka bir marka rujun üstüne sürsem dahi aynı sorun. Bu da glossu da ruju da kullanmamı imkansız kılıyor.
Tek benmiyim bu sorunu yaşayan yoksa aranızda var 
mı başkaları? Meraktayım:)

1 Ağustos 2013 Perşembe

merhaba:)
instagramdan takip edenler bilir son aldığım rujları. Herhalde en çabuk biten rujum şimdi bahsedeceğim ruj olacak. Parlatıcı dokusunda stick bir ruj,sürdükçe daha da parlaklığı artan simli ışıltılı artık ne derseniz adına müthiş bir görüntü veriyor. Renk skalası sınırlı ama var olan renkler sizi kendine hayran bırakacak cinsten. Kalıcılığına gelirsek,elbette yeme-içmeye çok dayandığını söyleyemem,onun dışında parlaklığını ve dokusunu hiç kaybetmeden saatlerce duruyor dudağınızda. Biraz pahalı kabul ediyorum ama kalitesi ve duruşu bu parayı hak eder kızlar.. Bir deneyin derim ısrarla:)  fiyatı:69 lira 
tam adı: Dior Addict Jelly Lip Pen Rouge


Bende ki numarası: 476 sum int

  

30 Temmuz 2013 Salı

Herkese tekrar merhaba:)
    Her gün bir yazıyla olabildiğince zenginleştirmeye çalışacağım blogumu. Kimi zaman  kişisel zırvalar,kimi zaman makyaj moda adına her şeyi. 
    Bugün ki post haziran temmuz boyunca sürekli kullandığım ve aramızda ciddi duyguların olduğu bir allık,MAC Pink Swoon. Yazın bu çekilmez sıcaklarında yüzümde en sevdiğim şey biraz renk. Bunun için krem allık vs de kullanabilirsiniz ama ben yazın toz ürünleri daha çok seviyorum. 
 Pink Swoon müthiş güzel bir pembe. İlk anda çok cart gelebilir ama çok pigmentli bir allık olmadığı için korkmadan alabilirsiniz fırçanıza. Doğal ama canlı bir görünüm için süper tercih.

Mac mağazalarından ve internetten alınabilir. fiyat:68 lira


 Pink Swoon klasik Mac allıkların hepsi gibi 6 gram. Kullanmaktan korkmuyor insan,biter mi diye,malum sevdiğimiz şeyler çabuk bitsin istemeyiz. Çok tatlı bir duruşu var yüzde:)
Günlük makyaj için doğal bir pembelik veriyor. Yanakta duruşu böyle.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Herkese merhaba...
Çok heyecanlı ve keyifliyim açıkçası.. Yeniden post giriyor olmak beni mutlu etti. Yıllar önce bir blogum daha vardı,(kapattım artık) daha farklı konulardan,durumlardan bahsediyordum. şimdi yeniden yazmak güzel...
  Evet, youtube videoları çekmek güzel ancak yazmayı her zaman çok seven biri olarak blogun yeri ayrı oluyor. Burada sadece makyaj,moda konuşmayacağız, beni günümü fikirlerimi,duygularımı,canımı sıkan ,mutlu eden şeyleri kısaca bana dair ne varsa konuşacağız.
   Bu ilk yazı,ve ilkler her zaman biraz daha basit olur. bugün ne fotoğraf ne video koymayacağım. sadece belki birbirimizi anlamamızı kolaylaştırır diye kendimi anlatacağım. arkası yarın şeklinde olsun ki biraz merak edin. Hadi başlayalım bakalım..:)

    Sene 88.. 3.kız çocuk olarak dünyaya geldim ya da gelmişim:) 2 ablam var benim benden fazlaca büyük olan. 
      Şirin mi şirin al yanaklı dünyalar güzeli bir çocuk tabi. O yaşlarda da aceleciyim tabi,9 aylıkken tuvalet sorunu ortadan kalkıyor, 1 yaşımı doldurduğum gün yürümeye başlıyorum ve yaş 1 buçuk olmadan çenemin ne kadar düşük olacağı anlaşılıyor. Pek hatırlamıyorum o yaşlarımı normal olarak (ben bana anlatılanları aktarıyorum size,biline:) İlk yapılan aşıya alerji göstererek hastanelerden kurtulamayacağımın belirtisini de vermişim aslında. Sonra penisilin alerjisi sebebiyle 8 aylıkken ölümden dönmüşüm Hayır minnacık çocuğa niye penisilin yazarsın arkadaş yazık bana ya. Babamın bakkal dükkanı vardı o vakitler. hatırladığım kadarıyla ceplerinde çikolata olurdu ara sıra. 
      Evimiz sobalıydı hatırlarım dün gibi,annem pazar alışverişinden taze meyvelerle gelir en sevdiğim meyve olan portakalı(o zamanlar severmişim şimdi suyunu tercih ederim) verirdi elime. Kabuklarıda sobanın üstüne,misss gibi kokardı o portakal kabuğu miss. Bir tek oturulan oda sıcak olduğundan (malum sobalı ev işte) ne zaman portakal kokusu alsa burnum içim ısınır hala. neyse nostalji değil amacımız:) Biraz da şımarık ve yaramaz bir çocukmuşum sanırım. Büyük ablamın kitaplarını yırtar,beni oyunlarına dahil etmedikleri için bebeklerini saklarmışım. Çoğu çocuğun yaptığı gibi. Bu arada 4 kilonun üstünde doğduğumu söylemişmiydim:)
       Beni oyunlarına almayan bu iki ablacığım gibi annemde sokakta oynadıkları zaman küçüğüm ,yollar sivri taşlarla kaplı diye ( o zamanlar mahalle araları asfalt değildi böyle büyük büyük sivri sivri taşlı yollar vardı,ayakkabılarınızın mahvolduğu,yere düşünce topumuz patladığı hatta geçen arabaların lastiklerini patlatan düşünün işte.. O yüzden anneler en güzel ayakkabılarını ev ayakkabısı yapıp misafirliğe götürürlermiş ya yıpranmasın ,eskimesin diye) beni yanlarına salmazdı. bizim ev 2 katlı o zamanlar ama 3 kat gibi duruyor altında kömürlük,bahçe girişi filan var çünkü. Aşağıya inmeme izin vermeyen annem ev temizliği yapmaya başlamış o sırada. Meraklı yanımda çıkınca ortaya aşağıda ne yapıyorlar diye açık olan camdan şöyle bir bakayım demişim ablamlara. Yalnız ufacık boyumla göremeyince belime kadar sarkmışım camdan. ve sonuç o koca koca taşlı yola kafa üstü çakılmışım.  
       Normal olanı gözümü hastenede açmam,yaralanmam filan olmalı biliyorum ama öyle olmamış işte. Hiç bir şey olmamış gibi kalkıp üstümü silkeleyip kapıyı çalmışım,dilimi ısırdığım için azıcık acımış canım o kadar. Herkes panik, ablamlar korkmuş annem çığlık çığlığa hastaneye almış beni koşturmuş komşular toplanmış benim yaş 2 buçuk-3. Ağlamıyorum bile,sormuşlar canın yanmadı mı diye. O yaşta çocuk yalan söyler mi ve de o panikle(uzman psikolog olarak söylüyorum hayır!!!) siz verin kararını ama cevap ilginç.Melekler altıma Rengarenk böyle kırmızılı yeşilli bir battaniye-yorgan serdiler ve elimi tuttular hiç canım yanmadı benim' demişim. Herkes şokta tabii kimse inanmamış ya da anlamamış bile. Neyse yok çocuğun birşeyi iyi bu deyip taburcu edeceklerken beni anneminde doktorunda gözüne elimde ki kumaş parçası çarpmış ve bileğimde ki iz.  
       O mevzu derin ve biraz da dini olduğu için burada kesiyorum konuyu. Doktorumla geçen yıla kadar hep görüştük ta ki Hakk' ın rahmetine erene kadar. Çocukluğuma dair pek bir anım yok aslında güzel olan, daha doğrusu ben hatırlamıyorum hiç bir şey. Hatırlamadığım şeylerden biride babam... Bu da hikayenin devamında, yani  sonraki postlarda  anlatılacaklar dan biri zaten.
       

     Neyse  bugünlük bu kadar. Tekrar yazıp görüşene dek sevgiyle kalın...